Dolar 32,3374
Euro 34,8108
Altın 2.390,60
BİST 10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 15°C
Az Bulutlu
Ankara
15°C
Az Bulutlu
Paz 17°C
Pts 18°C
Sal 22°C
Çar 22°C

AKŞENER: “İnsan Hakları ve Doğu Türkistan” konulu toplantıda konuştu

AKŞENER: “İnsan Hakları ve Doğu Türkistan” konulu toplantıda konuştu
14 Aralık 2021 12:59

Meral AKŞENER’in “İnsan Hakları ve Doğu Türkistan” konulu toplantıdaki konuşması;

Aziz milletim, değerli basın mensupları,
kıymetli diplomatik misyon temsilcileri,
ve kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın, başımızın tacı olan,
sevgili Uygur Türkü kardeşlerim!
Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
İnsan Hakları ve Doğu Türkistan toplantımıza hoş geldiniz.
Değerli misafirler,
Her insan, eşit ve özgür doğar.
Korkmadan, baskı altına alınmadan, zulme uğramadan, onurlu bir yaşam sürmek,
her insanın, en temel hakkıdır.
Geçtiğimiz hafta, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ydü.
Eşit, özgür ve mutlu bir dünya kurma hedefiyle atılan, çok önemli bir adımın;
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin”,
Birleşmiş Milletler nezdinde kabul edilmesinin, yıl dönümüydü.
İnsanlık tarihi, bu hedef doğrultusunda nice ağır sınavlar verdi.
Nice acılar çekti…
Türk’ler olarak bizler de, bu acıları en derinden yaşadık.
Ve maalesef, hala daha yaşamaya devam ediyoruz…
Ne hazindir ki;
Kırım’da, Türkmeneli’nde, Doğu Türkistan’da, ve pek çok coğrafyada,
Türkler hala, yaygın olarak insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kalıyor,
ölüm-kalım mücadelesi veriyorlar.
Nitekim bugün;
kadim Türk yurdu, Doğu Türkistan’da yaşanan zulme, “dur” demek için, buradayız.
Çocuklarından ayrı bırakılan annelerin sesi olmak,
Uygur Türkü kardeşlerimizin gerçeklerini, tüm dünyaya duyurmak için bir aradayız.
“Çin Uygur Özerk Bölgesi İnsan Hakları Raporu’muz”,
Arkadaşlarımızın yaptıkları, yoğun ve derinlemesine çalışmaların bir ürünüdür.
Buradan kendilerine, toplama kampları konusunda,
dünyada şimdiye kadar yapılmış, en kapsamlı çalışmalardan birisini ortaya koydukları,
ve tahminlerin çok ötesindeki, bir büyük trajediyi, gün yüzüne çıkardıkları için,
gönülden teşekkür ediyorum.
Yüce Allah, onlardan razı olsun.
Bu rapor;
Toplama kampı mağduru kardeşlerimizle yapılan röportajlar, ve uzman görüşleri doğrultusunda,
bilimsel bir bakış açısıyla oluşturuldu.
Türkçe, İngilizce, Uygur Türkçesi ve Çince olmak üzere,
toplamda 4 dile çevrildi.
Raporumuzda;
Çin Yönetimi’nin, küresel çıkarları doğrultusunda,
“Güvenlikleştirme” adı altında gerçekleştirdiği, “Çinlileştirme” politikasının,
detaylarını göreceksiniz.
Milyonlarca Uygur, Kazak, Kırgız ve Özbek Türkü kardeşimizin;
onurunu, namusunu, kültürel varlığını, ve en temel haklarını hedef alan,
bir büyük zulme şahit olacaksınız.
Değerli misafirlerimiz;
Biliyorsunuz, Çin yönetimi, yıllar boyunca,
toplama kamplarının varlığını reddetti.
Ama gelinen noktada,
hem bu kampların fiziki varlığı,
hem de toplama kampı mağdurlarının anlattığı gerçekler,
artık gizlenemeyecek bir boyuta geldi.
Hal böyle olunca da, inkar gitti, yerine yalanlar geldi…
Neymiş?
3 milyonu aşkın insanın alıkonulduğu,
sistematik işkencelerin, tecavüzlerin yaşandığı, bu ucube yerler;
aslında, “meslek edindirme kurslarıymış.”
Utanmazlığa bakar mısınız?
Yalanlarla, tüm dünyayı ayakta uyutabileceğini zanneden, şu zihniyete bir bakar mısınız?
Ama nafile…
Aslında dünya bu gerçekleri biliyor.
Aslında herkes, Çin’in uyguladığı zulmü görüyor.
Ancak maalesef hiç kimse, bu zulmü durdurmak için somut bir adım atmıyor.
Bu durumdan faydalanmaya çalışan, Çin Yönetimi de,
insanlık dışı faaliyetlerini, örtbas etmek için, elinden geleni ardına koymuyor.
Onlar, kendi yazıp, kendi oynadığı senaryolarla, dünya kamuoyunu oyalamaya devam ederken,
Uygur Türkü kardeşlerimizin çektiği zulüm, her geçen gün, daha da artırıyor.
Üstelik bu zulme ses çıkartanları da, tehdit etmekten çekinmiyorlar.
Biliyorsunuz, geçtiğimiz Nisan ayında, beni de tehdit ettiler.
“Uygur soykırımını durdurun.” dediğim için,
Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne, meydan okuduğumu ilan ettiler.
“İnsan hakları ve adalet” dediğim için, beni şiddetle kınadılar.
“Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk’ün, namusuna uzanan eli çekin.” dediğim için,
“Haklı karşılık verme haklarını” saklı tutacaklarını söylediler…
Varsın olsun.
Biz İYİ Parti’yiz.
Biz, ne onlardan, ne de onların içerideki işbirlikçilerinden,
dün de korkmadık, evelallah bugün de korkmayız.
Çünkü, biz haklıyız.
Çünkü biz, hakkın ve hakikatin yanındayız.
Bizim sorunumuz;
herhangi bir ülkenin, egemenliğiyle ilgili değil.
Bizim sorunumuz;
Çin’in, “egemenlik” adı altında,
Uygur Türkü kardeşlerimize uyguladığı, zulümle ilgili.
Biz, bu meseleyi yalnızca, eziyet edilenin soydaşlarımız olduğu için değil,
aynı zamanda, yapılanın bir insanlık ayıbı olduğu için de önemsiyoruz.
İşte o nedenle;
Vicdanımızın ışığında, insan onuruna, ve insan hakkına sahip çıktığımız için,
tehdit edilmekten de korkmuyoruz.
Nitekim, bu tehdidin hemen ardından,
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, Doğu Türkistanlı bir evladımızı ağırladık.
Çin mezalimine karşı sessiz kalmayacağımızı, tüm dünyaya ilan ettik.
Uygur Türk’ünün sesini, tüm dünyaya duyurduk.
Kardeşlerimizin yanında durduk, durmaya da devam edeceğiz.
Bakın, bugün aramızda;
Anası, babası, çocukları, kardeşleri,
hâlâ bu kamplarda olan kardeşlerimiz var.
Buradan onlara söz veriyorum:
Her ne kadar ülkemizi yönetenler, küçük hesapların peşine düşüp,
Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yaşadığı zulme, sessiz kalmayı tercih etse de;
Biz, onlar gibi olmayacağız.
Biz, bu zulme, sessiz kalmayacağız.
Biz, bu zulme, razı olmayacağız!
Bundan şüpheniz olmasın.
Değerli arkadaşlar,
Bu öyle kapsamlı bir zulüm ki;
Sadece Uygur Türkü olarak doğduğu için, ailelerinden ayrılan çocuklar var.
Sadece Müslüman olduğu için, işkence gören babalar var.
Sadece Uygur Türkçesi konuştuğu için, toplama kampına alınan kadınlar var.
Buradan açıkça ilan etmek istiyorum:
Zulme rıza göstermek de zulümdür.
Mazlum olan Türk diye sessiz kalanlar, bu zulmün ortağı olurlar.
Bu kadar basit.
Bugün, Doğu Türkistan’da;
Oruç tutmak yasak.
Namaz kılmak yasak.
Başörtüsü takmak yasak.
‘İnşallah’ demek bile yasak.
Bugün, Kaşgarlı Mahmut’un diyarı Doğu Türkistan’da;
Uygur Türkçesi yazmak yasak, öğrenmek yasak, konuşmak yasak.
Evladına, Uygur Türkçesi isim vermek bile yasak.
Bugün, Saltuk Buğra Han’ın yurdu Doğu Türkistan’da;
Eğitimden, sosyal hayata,
Tarihi eserlerden, mezarlıklara, hatta camilere kadar,
bütün kültürel mirasımız, tehdit altında.
Bugün, Osman Batur’un, özgürlük ateşini yaktığı Doğu Türkistan’da;
Çocuklar, Türk ve İslam karşıtı propagandalarla karşı karşıya.
Kadınlar, toplama kamplarında şiddetle, tacizle, tecavüzle karşı karşıya.
Aileler, yanlarına yerleştirilen Çinli erkeklerle yaşamak zorunda.
Kıymetli misafirler;
Şimdi lütfen, gözlerinizi kapatın ve düşünün.
Eşinizin, babanızın, kız kardeşinizin, annenizin, çocuğunuzun,
o toplama kamplarının, birinde olduğunu düşünün.
Elektrikli coplarla işkenceye maruz kaldığını,
Öz benliğinin unutturulmaya çalışıldığını,
Özgürlüğünün elinden alındığını düşünün.
Ne kadar korkunç değil mi?
İşte tam olarak, bu hissi unutmamalıyız.
O çocukların, bizim de çocuklarımız olduğunu unutmamalıyız.
O kadınların, bizim de namusumuz olduğunu unutmamalıyız.
O anaların, o babaların gözyaşlarının,
bizim de kanayan yaramız olduğunu unutmamalıyız.
Cengiz Aytmatov’un, “Gün Olur Asra Bedel” eserinde,
Nayman Ana, ne diyordu?
“Hatırla, hatırla, hatırla!”
İşte bu yüzden;
Hatırlayacağız!
Çocukları, kimsesiz bırakanları hatırlayacağız.
Babaları, çaresiz bırakanları hatırlayacağız.
Anaları, evladından ayıranları hatırlayacağız.
Kadınlara, zulmedenleri hatırlayacağız.
O, sözüm ona, “Meslek Edindirme Kursları’nda”,
Uygur Türkü kardeşlerimizin yaşadığı acıları, asla unutmayacağız.
“Müslüman Türküm” diye haykıran kardeşlerimizi, asla yalnız bırakmayacağız.
Her gün, her yerde, her fırsatta, duyana duymayana,
Doğu Türkistan’daki insanlık dramını anlatacağız.
Buradan, tüm dünyaya sesleniyorum:
Herkesi, Doğu Türkistan konusundaki suskunluğunu bozmaya,
ve Uygur Türkleri için gereken adımları atmaya çağırıyorum.
Buyurun, İYİ Parti’nin raporu ortada.
Yaşananlar ortada.
Bilimin ışığında, açığa çıkan gerçekler ortada.
Biz İYİ Parti olarak;
“Doğu Türkistan’da bir insanlık ayıbı var.” diyoruz.
“İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Uygur Türkü kardeşlerimiz için de geçerli olsun.” diyoruz.
“Herkesin kalbi, Doğu Türkistan’la birlikte atsın.” diyoruz.
Ez cümle;
Bu zulüm artık son bulsun istiyoruz!
Buradan, tüm esir Türk yurtlarına sesleniyorum:
Al bayraktan, Gök bayrağa selam olsun.
Doğu Türkistan’a, Kerkük’e, Kırım’a selam olsun.
Nerede bir Türk varsa, orada doğan güneşe selam olsun.
O güneşin altında, “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!” diyenlere selam olsun.
Bu özel günde, bizleri yalnız bırakmayan sizlere de selam olsun.
İyi ki geldiniz, iyi ki bizimlesiniz.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.

Nuri ŞAHİN baskenthaber.org nurisahin0638@gmail.com
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.