Dolar 42,0611
Euro 48,5574
Altın 5.413,42
BİST 10.971,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 18°C
Hafif Yağmurlu
Ankara
18°C
Hafif Yağmurlu
Cts 19°C
Paz 20°C
Pts 19°C
Sal 19°C

29 Ekim Kadınları, 29 maddelik Kadının insan hakları taleplerini Deva Partisine iletti

29 Ekim Kadınları, 29 maddelik Kadının insan hakları taleplerini Deva Partisine iletti
12 Şubat 2022 16:00

29 Ekim Kadınları, 29 maddelik Kadının insan hakları taleplerini Deva Partisine iletti

29 Ekim Kadınları Derneği’nden
Talep;

Son 19 yıl, iktidar güçlerinin kadınların, Cumhuriyet Devrimleri ile elde ettiği ve yıllardır mücadele ederek ileriye taşımaya çalıştığı haklarını fiilen ve yasal planda ortadan kaldırma girişimlerine sahne oldu. Bu bağlamda hakları için ayakta olan kadınlar, muhalefet partileri ile sağlıklı bir işbirliği içinde olamadılar. Son olarak İstanbul Sözleşmesi’ni fesih girişimi karşısında, hak mücadelesi, kadınlara terk edildi. Parlamentoda çoğunluğunun eril yapısı ve anlayışı sonuçta, tüm dünya kadınlarının kendi emeğinin ürünü olan Sözleşme’nin, ülkemiz kadınlarına sağladığı koruyuculuğu yok etti. Bu konuda, içinde bulunduğumuz EŞİK platformunun, tarafınıza sunduğu beş temel istemi yineliyoruz. Ancak, tarafınızdan yapılan açıklamada Sözleşme’nin iktidara geldiğinizde yeniden bağıtlanacağı vaadine saygı duymakla birlikte, bugün de Sözleşmenin fiilen ve hukuken yürürlükte olduğu gerçeğini kabul eden, böylece onun tüm gereklerini yerine getirilmesini sağlayacak bir politika izlenmesini talep ediyoruz.

CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’ni dayanak olarak görmeyen, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için hazırlanan “Dördüncü Ulusal Eylem Planı”na müdahale edilmelidir.

İçinde bulunduğumuz süreçte her gün, en az dört kadın cinayetinin işlenmekte olduğu gerçeği karşısında en temel hak olan yaşam hakkımızın tehdit ve tehlike altında olduğu açıktır. Bu nedenle yaşam hakkının güvenceye alınması için her türlü önlemin alınması birincil görev olarak görülmelidir. Ancak, cinayetleri engelleyecek olan güç, sadece eylemcilere daha ağır cezalar vermek ya da hukukun temel kurallarından olan indirimlerden yararlandırmamak olmadığını, sorunun, kadının insan olduğu bilincini yaratacak politikaların yaşama geçirilmesi ile çözülebileceği kabulü ile eylem planları hazırlanmasını talep ediyoruz.

İstismar yapanların tutuksuz yargılandığı, kadın cinayetlerinin göz göre göre geldiği ve kadına şiddet mağdurlarının kolluktan geri döndüğü bir Türkiye’de, Kadına şiddet ve ısrarlı takip Türk Ceza Kanunu’nda tanımlı suçlar haline getirilmesini talep ediyoruz.

Bu çerçevede yasal korumanın yanı sıra 100.000 nüfusa en az bir sığınak, 200.000 nüfusa en az bir cinsel şiddet kriz merkezi açılmalıdır. Şiddet mağdurlarının kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için barınma ve istihdam olanaklarının yaratılmasını talep ediyoruz.

Kadın cinayetlerinin bu denli arttığı bu süreçte en son 2015 yılında araştırma yapılmıştır. Bugün için acilen kadına şiddet konulu detaylı bir çalışma programının yapılmasını talep ediyoruz.

Kadınların eşit yurttaş olarak kabulü, bir demokrasi sorunudur. Ancak, eşitliğin, yasalarda yer almasına karşın, yaşamın içinde yok olması, demokratik bir hukuk devleti olamayışımızın sonucudur. Demokrasi ve hukuk, yurttaşlar arasında, ırk, din, dil, etnik kökenlerine, cinsiyetlerine, cinsel yönelimlerine, cinsiyet kimliklerine göre de ayırım yapmamayı emreder. Muhalefet, ayırımlara izin vermeyen bir politika izlemelidir.

Şiddet mağdurları yalnız kadınlar değildir. Çocuklar da fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetle karşı karşıyadır. Onlara yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çocuğun üstün yararı gözetilerek, örselenmeden ve kaybedilmeden korunması için her türlü devlet koruması yaratılmalıdır. Aynı koruma olanakları, suç mağduru çocuklar kadar suça sürüklenen çocuklara için de yaratılmalıdır. Cinsel yönelimlerinin farklılığı nedeni ile şiddete maruz kalanlar da aynı yasal olanaklarla korunmalıdır. Bu farklılığı, bir suç ya da ahlaksızlık olarak niteleyerek nefret suçu işlenmesinin önüne geçilmelidir.

Çocuklara yönelik, çocuk yaşta evlendirme, cinsel taciz ve istismar gibi her türlü suçların bağışlanamaz suçlar olduğu ön kabulü ile çocuğun üstün yararı gözetilerek TCK 103. Maddeye dokunulmasına izin verilmeyeceğine inanıyoruz.

Türkiye’de görmezden gelinen ciddi sorunlardan biri olan “Ensest” hakkında bir Türkiye haritası çalışmasının yapılmasını, aileyi korumak adına sorunun gizli tutulmasının mağdurun onuruna ve beden bütünlüğüne saldırı olduğu gerçeğinin açıkça tarışılması ve bu konuda yasal ve idari sorumlulukların yerine getirilmesini talep ediyoruz.

Toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin yerleştirecek olan eğitim müfredatları, ancak insan haklarına ve bilime dayalı, ayırımcılıktan uzak bakış acısına sahip eğitim kadrolarının ürünü olabilir. Bu nedenle, eğitim müfredatları, bu kadrolarca yeniden düzenlenmelidir.

TBMM’ nin önüne taşınan, kadınların mücadelesi ile kazanılmış olan yasal düzenlemelerin, esnek çalışma, evde bakım gibi sözde kadınlar yararına bir görüntü ile sunulmaları karşısında, iktidarın gerçek amacını teşhir eden bir tutum izlenmesi gerektiği inancındayız.

4+4+4 Eğitim sisteminden hemen vazgeçilerek, 12 yıllık, kesintisiz ve parasız eğitime geçilmelidir. Kızların öğrenim olanaklarının geliştirilmesi için devlet destekli yükseköğretim olanakları yaratılmalı, eğitim alanında pozitif ayırımcılığa gidilmelidir.

Parlamentoya hakim olan eril bakış açısının, erkek – kadın parlamenterlerin diline de yansımakta olduğu gerçeği karşısında cinsiyetci söylemlerden vazgeçilmesi için çaba gösterilmelidir. Doğal olarak dil, düşüncenin bir yansımasıdır. Bu nedenle meclis üyeleri ve partililerin kadın- erkek eşitliği konusunda eğitim uygulanmalısı gerektiği düşüncesindeyiz.

M.Kemal ATATÜRK, ‘Bir toplum kadın ve erkek olmak üzere iki cinsten oluşur’ diyor. Bu anlatım, kadınların da eşit yurttaş olduklarının altının çizilmesidir. Kadınların karar alma mekanizmalarında eşit olarak yer alması için kota değil, yüzde 50-50 temsiliyet istiyoruz.

Kadınların ekonomik özgürlüğe sahip olabilmesi, eğitim yaşamında var olabilmesini ve toplumun her alanında temsil edilebilmesinin yolu, siyasette eşit temsildir inancındayız. Bu nedenle Siyasi Partiler Yasası’nda bu hakkı yaptırıma bağlayacak düzenlemelere önderlik bekliyoruz.

“ Anadır baş tacımızdır ” diyerek özel günlerde övgüler sunulan kadını belli bir göreve hapseden düşünceye sahip bugün Türkiye’ sinde her 2 kadından biri kayıt dışı çalıştırılıyor. Çalışma yaşamındaki kadınlarımızın eşit işe eşit ücret almasını sağlayacak politikalar talep ediyoruz.

“ Elinin Hamuruyla ” diye nitelendirilen cinsiyetçi meslek alanlarında, bir kadını gördüğünde takdir etmeyi ve destek olmayı misyon edinecek politikalar üretilmesini umuyoruz.

Kadının sağlık hakkı, yaşam hakkının özüdür. Bu nedenle üreme sağlığından başlayarak beden bütünlüğüne ilişkin tüm sağlık haklarının sosyal devlet anlayışı ile ücretsiz karşılanması sağlanmalıdır diyoruz.

Ülkemizde her iki kadından birinin kayıt dışı çalıştığı bilinmektedir. Özellikle merdiven altı ya da ev işlerinde çalışan kadınların çalışma yaşamı içinde yer almalarına karşın herhangi bir sosyal güvenceden tamamen sahipsizdir. Emekleri istismar edilen bu grubun haklarının korunması için ciddi denetim mekanizmalarına ve haklarını güvence altına alan yasal yaptırımlara gereksinim bulunmaktadır.

Emekçi kadınların, sendikalı olmaları ve haklarını savunmalarının önüne getirilen fiziki ve psikolojik engeller, denetim altına alınmalı ve kadınların örgütlü hak arama hakları korunmalıdır.

Kamuda çalışan kadınların, yönetim mevkilerinden sistemli bir biçimde mahrum bırakılmalarının engellenmesi için yönetici atamalarında eşitlik ilkesine uymanın yasal zorunluluk olarak belirlenmesi esas olmalı, bu amaçla yasal düzenlemelere gidilmelidir.

Kadın sorunlarını çözebilmek için, soruna bütüncül bir bakışla ele alan, kadını, “aile” kavramı içine sıkıştırmayan, kadının insan hakları için ve kadın-erkek eşitliğini güçlendirmek konusunda politika üretmekle görevli olan gerçek bir Kadın Bakanlığı’ nın kurulmasına gereksinim vardır.

Kadın Bakanı, Kadın mücadelesi içinde emek vermiş, kadın sorunlarının bilincinde, kadınların güvenini kazanmış ve kadın örgütlerinin önerileri dikkate alınarak atanmalıdır.

Kadın Bakanlığı, toplumda kadınlıkların var olduğu düşüncesini dışarıda bırakmayan, kadınlardan gelen istemlerin politikasını oluşturup, bunların devlet politikasına dönüşmesini sağlayacak resmi mekanizmalar oluşturmalıdır.

Tüm bakanlıkların ve yerel yönetimlerin bütçe düzenlemelerinde kadına duyarlı bütçelerin hazırlanması için özel çaba gösterilmelidir.

Sivil Toplum İş birliğinin yeniden ve acilen daha güçlü bir yapıya kavuşturulmasını ve kurumsal bir yapıya dönüştürülmesini talep ediyoruz.

Türkiye’ de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devlet eliyle derinleştirilmeye çalışıldığının önemli bir göstergesi olan kadınların nafaka hakkının ortadan kaldırılması kararına izin vermeyiniz.

Her siyasi partinin kadın-erkek eşitliğini yaşama geçirmekteki samimiyet ölçütü, kendi partisi içindeki fotoğrafında yansıyacaktır. Bu nedenle, siyasi partilerin, yasal düzenlemeleri beklemeden tüm görev dağılımlarında eşit hakların gözetildiği ve fiilen uygulandığı bir yapıya kavuşturulması ve bu tavrı ile güven vermesi talebimizdir.
Saygılarımızla.

Nuri ŞAHİN baskenthaber.org nurisahin0638@gmail.com
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.