Banu Güven Yazdı: Kızıl Goncalar’ı Eleştirenler Neyi Iskalıyor? -HABER Mustafa AKGÜL
Gazeteci Banu Güven Kısa Dalga’da, Kızıl Goncalar dizisini, tarikat ve cemaatleri hoş gösterdiği eleştirileri üzerine yazdı: “Diziye seküler kesimden gelen tepkiler, bence dinsel dogmalara ve kadına bakışa eleştirel bir yaklaşımın sergilendiği büyük resmi ıskalıyor.”
Kızıl Goncalar ile ilgili tekrar yazmayacaktım, ne var ki, seküler kesimden bu ve benzeri dizilere yönelik eleştiriler ve “Ramazan sahnesi” tartışması üzerine yazmak istedim.
Bence söz konusu her iki dizinin de çok önemli bir işlevi var. Ortak noktaları, birbirlerinden çok uzakta olan dünyaları çarpıştırarak, önyargıları sert biçimde kırmak. İki dizinin de merkezinde kadınlar var. Kızılcık Şerbeti daha orta şeritten giderken, Kızıl Goncalar’ın senaryosunun odağında çok hayati bir konu var. Bir kız çocuğunun eğitim hakkının tarikatçı erkekler tarafından gasp edilmesi, kadınların birey yerine konulmaması. Bu pratikleri hali hazırda yürüten İsmailağa Cemaati kaynaklı baskılar, Kızıl Goncalar’ın RTÜK’ten aldığı cezalar bu yüzden. Dizi ekranlara döndüğünde, senaryoda “anlamlı” bir değişiklik yapılmış olması da bu yüzden. Farkedenleriniz olmuştur, İsmailağacılar’ın jargonuyla bire bir uyumlu “Efendi Hazretleri” sıfatıyla anılan cemaat lideri, dizi geri döndüğünde “Mürşid Efendi” olmuştu. Bu İsmailağa’nın baskısını savuşturmak için yapılmış bir değişiklik, ama senaryonun merkezindeki konunun önemini azaltmıyor. Yani anlamlı, ama bu bir belgesel değil, kurmaca olduğu için o kadar da önemli değil. Dizide kız çocuklarının eğitim hakkı ve eşitlik etrafında gelişen ana temada değişiklik yok. Önemli olan bu. Kızıl Goncalar dizisini, tarikat ve cemaatleri hoş gösterdiği iddiasıyla eleştirenlerin, bunu nasıl gözden kaçırdığını anlayamıyorum. Bu tür eleştiriler, ancak bazı sahneleri bağlamından koparıp, aceleci bir yaklaşımla değerlendirmekle açıklanabilir.
Cüneyd karakteri de düzenin kurbanı
Dizinin bence en önemli karakteri Zeynep’in zorla evlendirildiği Cüneyd karakterinin özünde iyi, zeki ve bilgili bir genç adam olarak çizilmesi de bazılarını rahatsız ediyor. Oysa dizide Cüneyd’in de bir kurban olduğunu görüyoruz. Kimse nedense okuldan alınan ve cemaatin kurslarına gönderilmek istenen küçük Efe karakterini konuşmadı. Küçücük çocuğun, üzerinden sarkan bir cüppeye sokulup okuldan koparılması ve bundan üzüntü duyması, annesinin bundan duyduğu rahatsızlık, bunlar da hiç konuşulmadı. Bunun yerine seküler eğitim alan Mira ile Cüneyd arasında, “Ramazan kim” sorusuyla başlayan diyalog konuşuldu.
Zorunlu din dersi varken…
Evet, bazı meseleler senaryoda kimi zaman “kör göze parmak” misali diyaloglarla ele alınıyor. Bunu daha önce yazmıştım. Bu diyalogu dinlerken de yine aynı şeyi düşündüm. Bu tür diyaloglar bende, çok iyi giden dizinin akışını orta yerinden bölen reklamlar gibi bir etki yaratıyor. Diyalog “Ramazan kim” ile kalsaydı, yine o kadar göze batmazdı. Ramazan’ın ne gün başladığını önden bilmeyen seküler aile çocuğu sayısı az değildir çünkü. Ama günümüzde orta öğretim öğrencilerinin Ramazan, Recep, Şaban’ı bilmemesi imkansız, çünkü 1980 darbesinden sonra, bir asker olan Kenan Evren’in marifetiyle hayatımıza giren bir “zorunlu din dersi” gerçeğimiz var. Bu diyaloğu yazan senarist, seküler kesimin çocuklarının, istemeseler bile, zorunlu din dersi nedeniyle Sünni İslam’a yabancı kalamadığından habersiz olabilir mi? Dolayısıyla izleyenler “Amma da yaptınız” demekte haklı, ama diziyi cemaatlerin ekmeğine yağ sürmekle itham etmek bence haksızlık.
Bu tepkinin ardında, eleştiride bulunan kesimin algısındaki seçicilik var. Bu konuda çok hassas olan bu kesim, senaryoya limon sıkan başka diyaloglara hiç eleştiri getirmedi. İlk yazıda da belirtmiştim. Mesela Levent Alkanlı’nın, parası olmadığını söyleyen işsiz gazeteci kızkardeşi Hande’ye, “Yok mu Avrupa’dan bir fon, bir şey” gibi bir ifadeyle karşılık vermesi bu kör göze parmak diyaloglardan biriydi. Özetle, senaristler bazı çatışmaları sırf diyaloglara başvurarak daha görünür hale getirmek adına, karakterleri bir anda karikatürize ettiklerinin ve senaryoyu banalleştirdiklerinin farkındalar mı acaba? Bu tür diyaloglar, dizinin bütününe yayılan toplumsal ve felsefi tartışmaları gölgede bırakıyor, diziye haksızlık ediyor
KAYNAK:SES Eşitlik,Adalet,Kadın Platformu Bülteni
#MustafaAkgülEğitimciYazar
#BaşkentHaberGenelYayınYönetmeni
#OkuyalımOkutalımFarkındaOlalımTÜRKİYEM.
mustafaakgul06@gmail.com
Tel:05052762754